Hindistan’da 100 yaşına yaklaşan bir çiftin tüp bebek yöntemiyle ilk kez anne baba olması, tıp dünyasında büyük yankı uyandırdı. Yaş, sınır tanımayan bu olağanüstü hikâyeye yakından bakalım.
İmkânsız Denen Gerçek Oldu: 100 Yaşında Baba, 95 Yaşında Anne
Dünyanın farklı noktalarında zaman zaman dikkat çekici doğum haberleri gelir. Ancak Hindistan’ın Rajasthan eyaletinde yaşanan bir olay, hem sosyal medyada hem de tıp camiasında tartışmalara yol açtı. 100 yaşındaki bir adam ve 95 yaşındaki eşinin, başarılı bir tüp bebek (IVF) tedavisi sonrası ilk kez anne baba olmaları, tüm ezberleri bozdu.
Çiftin doktoru, bu hamileliğin hem fiziksel hem de psikolojik açıdan büyük bir dayanıklılık gerektirdiğini ve sürecin son derece hassas şekilde yürütüldüğünü belirtti. Bu doğum, sadece bir tıbbi başarı değil; aynı zamanda yaşla ilgili önyargılara da meydan okuyan bir örnek olarak tarihe geçti.
Tüp Bebek Yöntemi Yaş Sınırlarını Zorluyor
Geleneksel olarak kadınlarda doğurganlık yaşı 40’tan sonra azalmaya başlasa da, modern tıpta kullanılan in vitro fertilizasyon (IVF) teknikleri bu sınırları genişletiyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde menopoz sonrası bile anne olmak isteyen kadınlara çeşitli yöntemlerle gebelik şansı sunulabiliyor.
Hindistan’da da bu alanda uzmanlaşmış birçok merkez bulunuyor. Özellikle Indira IVF ve benzeri klinikler, yaşa bağlı kısıtlamaların ötesine geçen uygulamalarla adından söz ettiriyor. Bu tür vakalar, etik ve tıbbi tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Nasıl Mümkün Oldu? İşte Tıbbi Sürecin Ayrıntıları
95 yaşındaki kadının hamile kalabilmesi için vücudunun detaylı sağlık kontrolünden geçirildiği, kalp-damar sisteminin gebelik yükünü taşıyabileceği onaylandıktan sonra sürece başlandığı belirtildi. İşlemde genellikle şu adımlar takip edilir:
- Kadının rahmi hormon tedavileriyle gebeliğe hazırlanır.
- Donör yumurtası ve eşin spermi kullanılarak laboratuvar ortamında döllenme sağlanır.
- Oluşan embriyo rahme transfer edilir.
- Gebeliğin sağlıklı ilerlemesi için sürekli tıbbi gözlem altında tutulur.
Bu tür gebeliklerde doğumun genellikle sezaryen ile ve özel ekipmanlarla yapıldığı bilinir.
Etik Açıdan Tartışmalı Bir Başarı mı?
Tıp bilimi bir mucizeye daha imza atmış gibi görünse de, uzmanlar bu tür vakaların etik boyutlarını da gündeme taşıyor. 90 yaş üstü bireylerin ebeveyn olması; hem çocuğun geleceği açısından hem de sağlık riskleri bakımından çeşitli soru işaretleri doğuruyor.
Tartışılan başlıca konular şunlar:
- Ebeveynler uzun süre hayatta kalamazsa, çocuğun bakımı kimde olacak?
- Gebelik annenin genel sağlığını nasıl etkiler?
- Yaşlı bireylerin ebeveynlik sorumluluğu kaldırabilecek fiziksel ve psikolojik yeterliliği var mı?
- Tıbbi başarı ile etik sınırlar nerede kesişiyor?
Bu sorular, sadece bu vakanın değil, benzeri durumların da yeniden değerlendirilmesini gündeme getiriyor.
Dünyadan Benzer Örnekler
İlk bakışta sıra dışı görünen bu olay aslında tek örnek değil. Daha önce de benzer şekilde ileri yaşta anne olan kadınlar medyada geniş yankı uyandırmıştı:
- 2019 yılında Hindistan’da 73 yaşındaki bir kadın, tüp bebek yöntemiyle ikiz bebek dünyaya getirdi.
- 2006 yılında İspanya’da 66 yaşındaki bir kadın anne olarak Avrupa’da rekor kırdı.
- 2016 yılında İtalya’da 62 yaşında anne olan bir kadın, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
Bu örnekler, tıbbın geldiği noktayı göstermesinin yanı sıra toplumsal normları da sorgulatıyor.
Psikolojik ve Sosyal Etkiler
Bir çocuğun doğumuyla birlikte sadece anne babanın değil, çevrenin de yaşamı değişir. İleri yaşta ebeveyn olmak, hem toplumun bakış açısını hem de ailenin iç dinamiklerini etkiler. Psikologlar bu tür durumlarda şu konulara dikkat çekiyor:
- Çocuk, yaşıtlarından farklı bir aile yapısı içinde büyüyebilir.
- İleri yaştaki ebeveynler çocuğun gelişim sürecinde fiziksel olarak yeterli destek sunamayabilir.
- Toplumun tepkisi, çocuk üzerinde kimlik ve aidiyet sorunları oluşturabilir.
Bu nedenle bu tarz kararların sadece tıbbi değil, sosyal ve psikolojik etkileri de düşünülerek alınması gerektiği vurgulanıyor.